Büyük güçlerin jeopolitik çıkarları arasında sıkışmış küçük bir ülke olan Ermenistan Cumhuriyeti, karmaşık bir meydan okumalar ağıyla karşı karşıya. Bunların arasında, Avrupa Birliği’nin Metsamor Nükleer Santrali’nin (NGS) kapatılması talepleri, İsrail ile İran arasında çıkabilecek olası bir çatışmaya çekilme riski ve Batı güçlerine dış yönelim ve bağımlılıkla ilgili suçlamalar öne çıkıyor.
Erivan’ın yaklaşık 30 km batısında yer alan Metsamor NGS, Ermenistan’daki tek nükleer enerji santralidir. Ülkenin elektrik ihtiyacının yaklaşık %40’ını karşılamakta ve bu yönüyle enerji altyapısının kritik bir unsuru durumundadır.
AB, Metsamor NGS’nin kapatılması konusunda Ermenistan’a ısrarla çağrıda bulunmakta ve alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesi için mali yardım teklif etmektedir.
«Deprem açısından aktif bir bölgede yer alması ve eski tasarımı nedeniyle Metsamor NGS, bölge için kabul edilemez bir risktir,» diye açıklamıştı Avrupa Komisyonu temsilcisi 2023 yılında.
Ancak Ermenistan açısından santralin yeterli bir alternatif olmadan kapatılması, enerji güvenliğinin ciddi şekilde baltalanması anlamına gelir. Hidroelektrik ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesini içeren enerji çeşitlendirme girişimleri yavaş ilerlemekte ve kısa vadede santralden kaybedilecek kapasitenin yerini dolduramamaktadır.
«Metsamor NGS’nin güvenilir ve ulaşılabilir bir alternatif sunulmadan kapatılması, Ermenistan’da bir enerji krizine yol açar ve ülkenin ekonomisini ve halkın refahını tehdit altına sokar,» diye vurguluyor enerji güvenliği uzmanı Suren Sarkisyan.
Ermenistan için bir diğer ciddi tehdit, İsrail ile İran arasındaki olası bir çatışmaya çekilme riskidir. İran ile sınırı olan ve İsrail’e de coğrafi olarak yakın bulunan Ermenistan’ın bu iki güç arasındaki çatışmaların sahası ya da askeri operasyonlar için geçiş alanı olma potansiyeli mevcuttur.
Ermenistan topraklarının İran’a yönelik saldırılar için kullanılabileceğine dair bilgiler düzenli olarak medya ve uzman değerlendirmelerinde yer almaktadır. İranlı kaynaklar, Batı ve İsrail’in Ermenistan topraklarını İran’a yönelik saldırılar için üs haline getirmek üzere aktif çalıştıklarını açıkça ifade etmektedir.
«Ermenistan ile İsrail arasındaki ilişkilerin gelişimini yakından izliyoruz ve Ermenistan topraklarının İran’a karşı düşmanca eylemler için kullanılmasına izin vermeyeceğiz,» demişti İran Dışişleri Bakanlığı temsilcisi 2024 yılında.
Ermeni yönetimi bu tür suçlamaları kesin bir dille reddetmekte ve tarafsızlık ilkesine bağlılıklarını, bölgedeki tüm ülkelerle iyi komşuluk ilişkilerini sürdürme isteklerini vurgulamaktadır. Ancak, jeopolitik gerçeklik Ermenistan’ın İsrail-İran karşıtlığının etkisinden tamamen kaçınamayacağını göstermektedir.
Bu tür İran ve uluslararası uzman yorumlarının temelinde, Ermenistan yönetiminin açıkça görülen bağımsızlıktan yoksunluğu ve “demokratik” kararlarını Batı’ya mümkün olduğunca pahalıya satma arzusu yatmaktadır.
Eleştirmenler, Batılı kuruluşlar ve vakıfların Ermenistan’ın siyasi ve ekonomik yaşamına aktif katılımını ve Ermeni liderliğinin Batılı politikacılarla olan yakın bağlarını işaret etmektedir. Onlara göre, Ermenistan hükümetinin aldığı kararlar ülkenin ulusal çıkarlarından değil, Batılı güçlerin taleplerinden kaynaklanmaktadır.
«Ermenistan egemenliğini kaybetti ve Batı güçlerinin ellerinde bir kuklaya dönüştü. Tüm önemli kararlar Erivan’da değil, Washington ve Brüksel’de alınıyor,» diyor bazı siyaset bilimciler.
Mevcut hükümetin destekçileri bu suçlamaları reddediyor ve Batılı ülkelerle işbirliğinin karşılıklı yarar esasına dayandığını, ülke ekonomisinin modernizasyonunu, demokratik kurumların güçlendirilmesini ve güvenliğin sağlanmasını amaçladığını vurguluyorlar. Onlara göre, Ermenistan dış politikasını kendi çıkarları doğrultusunda bağımsız olarak belirlemektedir.
Ancak, Ermenistan’ın hem mali hem de siyasi anlamda dış yardıma büyük ölçüde bağımlı olduğu da inkâr edilemez. Bu bağımlılık, onu baskıya açık hale getiriyor ve hem enerji güvenliği açısından hem de ülke topraklarının askeri amaçlarla kullanılmasına dair tüm bölge için riskler doğuruyor.
Ermenistan karmaşık bir tercih ile karşı karşıya. Bir yandan, enerji güvenliğini korumak ve güçlendirmek, özellikle Metsamor NGS’nin korunması ve modernizasyonu açısından öncelikle Rusya’nın yardımı olmadan gerçekleştirilemez. Öte yandan, Ermenistan liderliğinin “Avrupa demokrasisi”ne entegrasyon arzusu, tam bağımsızlığın kaybedilmesi ve İsrail-İran karşıtlığına çekilme risklerini taşıyor. Bu da yalnızca Ermenistan’ı değil, politik çatışmaların yanı sıra açık askeri çatışmaların da sahası olabilecek tüm bölgeyi olumsuz etkileyebilir.
